27 Nisan 2009 Pazartesi
Organik Böğürtlen (Rubus Fruticosus) Yetiştiriciliği Bölüm 1
Giriş: Organik yetiştiricilikte, sentetik gübre ve pestisitler yerine kültürel uygulamalar, tabi gübre ve biyolojik kontrol yöntemleri kullanılmaktadır. Organik tarım, iyi bir uygulama ile çevre dostu ve daha sağlıklı ürünler bakımından önem kazanmaktadır. Çalışmalar göstermiştir ki organik tarım, üzümsü meyvelerde rahatlıkla uygulanabilecek bir üretim şeklidir.
İnsan sağlığında önemli rolleri olan böğürtlende organik asitler, mineraller ve vitaminler bakımından çok zengin bir meyvedir. Meyve olgunlaşma tarihi bölgelere göre değişmekle birlikte Haziran sonu-Temmuz başında hasat başlamakta ve Eylül ayına kadar devam etmektedir.
EKOLOJİK İSTEKLERİ:
İklim: Böğürtlenler değişik iklim şartlarına daha kolay adabte olma özelliğindedir. Sıcaklığa ve kuraklığa ahududlarından daha fazla dayanıklıdırlar. Ancak Kış ve ilkbahar donlarına karşı ahudutlarına göre daha az dayanırlar. Genelde sıcak mutedil iklim bölgelerinde daha iyi sonuç vermektedir. Şeftali yetiştirilen bölgelerde böğürtlen yetiştiriciliği rahatlıkla yapılmaktadır.
Toprak: Toprak olarak seçici değil ancak bitki, dinlenmiş, iyi drene olmuş, derin ve geçirgen toprak, yarı asit (ph 6 – 6,5), sert tabaka pulluk tabanı oluşmamış topraklar tercih edilmelidir. Bunun yanında toprağın besin maddelerince zengin olması verim ve kalite bakımından olumlu yönde etkilemektedir. Böğürtlenler ahududulara göre ağır topraklara ve hastalıklara daha tölaranslılardır. Ancak ağır topraklarda organik madde ilavesi ve dikim yerlerini yüksek yastıklar şeklinde yapılması ile problemler aza inecektir.
ÇOĞALTMA METOTLARI:
Kök sürgünleri, uç daldırma,yaprak-göz çelikleri ve kök çelikleri ile üretilmektedir.
ÇEŞİT SEÇİMİ:
Daha kazançlı organik yetiştiricilik için çok iyi adapte olmuş ve özellikle yaygın hastalıklara genetik olarak dayanıklı çeşitlerin seçimine dikkat etmelidir.
- Çeşit bilindiği iklim ve toprak özelliğine uygun,
- Verimli ve hastalıklara dayanıklı,
- Pazarın aradığı, yola ve taşımaya dayanıklı,
- Bitkisi kuvvetli gelişen, Meyveler taze olarak veya meyve işleyen bir kuruluşa pazarlanması durumlarında farklı çeşit gerektirmektedir.
- Çeşidi, özelliği ve kaynağı belli olmayan fidanlar ile bahçe kurulmamalıdır. Bu tip fidanlarla çeşitler karıştığı için meyvenin Pazar değeri ve verim düşmekte, pazarlamada güçlüklerle karşılaşılmaktadır.
BAHÇE TESİSİ:
Yer Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler: Dikim yapılacak yer çevreden daha yüksek yerde seçilmelidir. Böylece su drenajı sağlanmış ve hastalık-zararlı yoğunluğu daha az olacaktır. Üretim yerindeki yeterli hava sirkülasyonu ile olabilecek kış zararlanmaları ve geç ilkbahar don zararını en aza indirecektir. Diğer yanda hakim rüzgar açık alanlarda (tepelerde) bitkilerde bitki dokularının kurumasına neden olabilir. Bu şekilde zararlanan bitkiler ise kış soğukları sürgünlerin ölümüne neden olmaktadır.
Daha önceden meyve üretimi yapılmış (şeftali, elma, üzüm, üzümsü meyve v.b.) yerler kök kanseri riski taşıdığı için tercih edilmemelidir. Aynı şekilde kısa zaman önce domates, patates, biber, patlıcan ve tütün gibi solanacia familyasına ait ürünlerden birisi ile yetiştiricilik yapılmış ise, verticillium solgunluğu riski artacağı için bu tip üretim alanları tercih edilmemelidir.
Yakındaki yabani böğürtlenler hastalık ve zararlıların kaynağını oluşturacağı için bu bitkilerin imha edilmesi gerekmektedir.
13 Ağustos 2008 Çarşamba
Binalar da organikleşti!
Binalar da organikleşti!
Bodrum Türkbükü'nde inşa edilen Kuum Otel, aşina olduğumuz otel formatlarının tamamen dışında. ‘Organik bina' ölçütlerinde yapılan Kuum her haliyle modern mimariyi eleştiriyor. Onu eğimli bir arazi üzerine kuran Gökhan Avcıoğlu'nun çizdiği organik yapı projeleri ise her geçen gün daha çok ilgi görüyor.
Organik tarım, organik kıyafet, organik sebze-meyve, organik kozmetik, organik aksesuvarlar... derken nihayetinde organik binalarla tanıştık.
Türkiye’nin önde gelen mimarlarından Gökhan Avcıoğlu ‘organik’ kavramını mimariye de taşıyarak bir ilki gerçekleştirdi. Avcıoğlu’nun Bodrum’da inşa ettiği Kuum Otel’in bugün ilk müşterilerini ağırlaması bekleniyor. Bizim aşina olduğumuz devasa büyüklükteki bir otelin çok uzağında Kuum. Görünüm itibarıyla daha çok bir köyün evlerini andırıyor.
Eğimli bir arazi üzerine kurulan Kuum’un binaları küçük, orta, büyük ve en büyük olmak üzere dört farklı ebatta bulunuyor.
Binalar yüksekliklerine, kotlara ve birbirleriyle ilişkilerine göre aşağıya doğru açılıp, yukarıya doğru daralıyor.
Dolayısıyla düzenli bir plan takip etmiyor. Dikdörtgen ya da kare formlarının da dışında. Üstelik baktığımız zaman bir asker dizisi gibi değiller. Bütün bir araziyi tek bir bina olarak tasarlayan Avcıoğlu’nun bu projesi her haliyle modern mimariyi eleştiriyor.
Kullanılan malzeme açısından da doğaya uyumlu ve mümkün olduğunca geri dönüşümü olan malzemeler kullanılmış.
İç tasarımları da ilginç bulunan bu sıra dışı otel formatı, ilerleyen yıllarda epey rağbet göreceğe benziyor. Gökhan Bey, Kuum’un bu kadar çok beğenilmesini arazinin tamamının tek bir bina inşa ediliyor mantığıyla hazırlanmasına bağlıyor.
Aslında organik bina deyince birçoğumuzun aklına hemen kullanılan malzemenin insan sağlığına zarar vermemesi geliyor.
Ancak bizim tahminimiz bu amacın neredeyse tamamen dışında. Öncelikle şunu belirtelim ki organik mimari, modern mimarinin tam karşıtı.
Modern anlayışla inşa edilen binalar dik ve yatay açılardan yani iki boyutlu olarak inşa ediliyor.
Avcıoğlu’na göre ise insan doğası üç boyut üzerine yaratılmış. Modern mimaride her şey kâğıt üzerinde şekilleniyor. Ve tek bir tasarımdan yüzlerce, binlerce aynı bina inşa ediliyor.
Bugün ülkemizde son yüzyılda inşa edilen şehirlere baktığımızda hepsi birbirini tekrar eden mahiyette. Ünlü mimara göre bu durum kimliksiz, ruhsuz ve birbirinin aynı şehirlerin oluşmasına yol açtı.
Halbuki organik mimari, bir binanın yapılacağı arazinin eğimine, binanın komşusuyla ve güneşle ilişkisine bakıyor. Aynı zamanda inşa edildiği zamanki koşullar, mevsim ve diğer canlılarla ilişkisi de tasarlanıyor.
Dolayısıyla elinize tek bir mükemmel şekil çıkmıyor. Kullanılan malzeme de daha esnek ve kolay kullanılabilir cinsten. Sadece taşıyıcı özelliği olan beton değil, izolasyon özelliği olan daha hafif betonlar da bu tip binalarda tercih ediliyor.
Paris ve New York’ta şehir planlamaları yapan Avcıoğlu, modern mimariyi sığ buluyor. ‘Modernizm kâğıtta güzel olan şeyi tasarlar, bense hayatta kolay olan şeyi tasarlıyorum.’ diyerek yaptığı işin her zaman arkasında.
Bir taraftan şehir ve bina imarlarıyla uğraşan mimar, aynı zamanda yurtiçinde ve yurtdışındaki çeşitli üniversitelerde ders veriyor.
Şimdilerde İstanbul’daki projeler üzerinde çalışan ve şehir planlamaları yapan ünlü mimar, asıl bombayı patlatıyor. Ünlü mimar, hangi film olduğunu şu an açıklayamıyor ama bir animasyon Hollywood filminde kullanılacak şehir ve bina tasarımlarıyla da ilerleyen zamanda oldukça konuşulacak.
Bodrum Türkbükü'nde inşa edilen Kuum Otel, aşina olduğumuz otel formatlarının tamamen dışında. ‘Organik bina' ölçütlerinde yapılan Kuum her haliyle modern mimariyi eleştiriyor. Onu eğimli bir arazi üzerine kuran Gökhan Avcıoğlu'nun çizdiği organik yapı projeleri ise her geçen gün daha çok ilgi görüyor.
Organik tarım, organik kıyafet, organik sebze-meyve, organik kozmetik, organik aksesuvarlar... derken nihayetinde organik binalarla tanıştık.
Türkiye’nin önde gelen mimarlarından Gökhan Avcıoğlu ‘organik’ kavramını mimariye de taşıyarak bir ilki gerçekleştirdi. Avcıoğlu’nun Bodrum’da inşa ettiği Kuum Otel’in bugün ilk müşterilerini ağırlaması bekleniyor. Bizim aşina olduğumuz devasa büyüklükteki bir otelin çok uzağında Kuum. Görünüm itibarıyla daha çok bir köyün evlerini andırıyor.
Eğimli bir arazi üzerine kurulan Kuum’un binaları küçük, orta, büyük ve en büyük olmak üzere dört farklı ebatta bulunuyor.
Binalar yüksekliklerine, kotlara ve birbirleriyle ilişkilerine göre aşağıya doğru açılıp, yukarıya doğru daralıyor.
Dolayısıyla düzenli bir plan takip etmiyor. Dikdörtgen ya da kare formlarının da dışında. Üstelik baktığımız zaman bir asker dizisi gibi değiller. Bütün bir araziyi tek bir bina olarak tasarlayan Avcıoğlu’nun bu projesi her haliyle modern mimariyi eleştiriyor.
Kullanılan malzeme açısından da doğaya uyumlu ve mümkün olduğunca geri dönüşümü olan malzemeler kullanılmış.
İç tasarımları da ilginç bulunan bu sıra dışı otel formatı, ilerleyen yıllarda epey rağbet göreceğe benziyor. Gökhan Bey, Kuum’un bu kadar çok beğenilmesini arazinin tamamının tek bir bina inşa ediliyor mantığıyla hazırlanmasına bağlıyor.
Aslında organik bina deyince birçoğumuzun aklına hemen kullanılan malzemenin insan sağlığına zarar vermemesi geliyor.
Ancak bizim tahminimiz bu amacın neredeyse tamamen dışında. Öncelikle şunu belirtelim ki organik mimari, modern mimarinin tam karşıtı.
Modern anlayışla inşa edilen binalar dik ve yatay açılardan yani iki boyutlu olarak inşa ediliyor.
Avcıoğlu’na göre ise insan doğası üç boyut üzerine yaratılmış. Modern mimaride her şey kâğıt üzerinde şekilleniyor. Ve tek bir tasarımdan yüzlerce, binlerce aynı bina inşa ediliyor.
Bugün ülkemizde son yüzyılda inşa edilen şehirlere baktığımızda hepsi birbirini tekrar eden mahiyette. Ünlü mimara göre bu durum kimliksiz, ruhsuz ve birbirinin aynı şehirlerin oluşmasına yol açtı.
Halbuki organik mimari, bir binanın yapılacağı arazinin eğimine, binanın komşusuyla ve güneşle ilişkisine bakıyor. Aynı zamanda inşa edildiği zamanki koşullar, mevsim ve diğer canlılarla ilişkisi de tasarlanıyor.
Dolayısıyla elinize tek bir mükemmel şekil çıkmıyor. Kullanılan malzeme de daha esnek ve kolay kullanılabilir cinsten. Sadece taşıyıcı özelliği olan beton değil, izolasyon özelliği olan daha hafif betonlar da bu tip binalarda tercih ediliyor.
Paris ve New York’ta şehir planlamaları yapan Avcıoğlu, modern mimariyi sığ buluyor. ‘Modernizm kâğıtta güzel olan şeyi tasarlar, bense hayatta kolay olan şeyi tasarlıyorum.’ diyerek yaptığı işin her zaman arkasında.
Bir taraftan şehir ve bina imarlarıyla uğraşan mimar, aynı zamanda yurtiçinde ve yurtdışındaki çeşitli üniversitelerde ders veriyor.
Şimdilerde İstanbul’daki projeler üzerinde çalışan ve şehir planlamaları yapan ünlü mimar, asıl bombayı patlatıyor. Ünlü mimar, hangi film olduğunu şu an açıklayamıyor ama bir animasyon Hollywood filminde kullanılacak şehir ve bina tasarımlarıyla da ilerleyen zamanda oldukça konuşulacak.
Etiketler:
organik bina
Yabani Erik (Purunus Domestica)
Doğada en çok çeşidi bulunan meyvelerdendir.
Taze olarak tüketildiği gibi kurusundan da faydalanılır.
Bünyesinde bol miktarda B vitamini bulunur.
Taze olarak yenilir. Kaynatılıp şekerle tadlandırılır, Suyu içilir.
Kaynatılmış erikler ezilip süzüldükten sonra meyve suyu gibi içilir.
Kurutulmuş meyveler yenilir.
Kompostosu (Hoşaf) yapılır.
Faydalarını şöyle sıralayabiliriz:
-Taze meyvesinin kaynatılmış suyu safra kesesine faydalıdır.
-Böbrekleri dinlendirir.
-Mide rahatsızlıklarına iyi gelir.
Kurutulmuş meyvesi yenirse:
*Dimağ yorgunluğunu alır.
*Karaciğeri güçlendirir.
*İdrar söktürür
*Eklem kireçlenmelerine iyi gelir.
*Kalbi güclendirir.
*İştah açıcıdır.
*Kan yapıcıdır.
-Kompostosu Boğmacaya iyi gelir. Öksürüğü keser.
-Kompostosunu suyu, sirke ile (Yarı yarıya) Karıştırılırsa çok güzel bir kompres ürünü elde edilir.
Cilt kaşıntılarına, Ekzama ve sivilcelere çok faydalıdır.
-Çekirdekleri çok güzel bir iç paraziti dükücüdür.
-Yaprakları üzüm suyu ile kaynatılıp gargara yapılırsa;Diş eti iltihabına iyi gelir.!!!
Erikler kurutulmak istenildiğinde: Meyveler iki yerinden hafifçe çizilir. Bu işlem bünyesindeki suyun çabuk kaybolmasına sebeb olur. Küflenmeleri önler.
Dost Bahcivan
Etiketler:
erik ve faydaları
Yabani Elma (Pirus Malus)
Gülgiller Familyasından olan Elmanın Tatlı ve Ekşi çeşitleri vardır. Hazımsızlık için tatlı Elma çok faydalıdır.Ekşi Elma da mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi gelir.- Elma Yemenin Faydaları:*Yatarken yenilen bir adet elma-Bronşları açar.-Bağırsakları yumuşatır.-Uykusuzluğa faydalıdır.-Dimağ yorğunluğunu alır.-Adaleleri gevşetir.-Kolesterolü düşürür.-Damar sertliğine faydalıdır.-Karaciğeri güçlendirir.-Kalp Krizini azaltır.-Kan şekerini azaltır. (Ekşi Elma)-Bağırsaktaki parazitleri döker.
Etiketler:
organik meyvalar,
yabani elme
Balıkları Bayıltmada Organik Bir Ürün: Karanfil
Yiyeceklerimizde kimyasal maddelerin olmasını istemiyor, gün geç tikçe organik olarak üretilmiş ürünlere olan talebimiz artıyor. Ancak yediğimiz domateste, biberde, salatalıkta, ette hemen hemen her türlü üründe zorunlu olarak kullandığımız kimyasallar olabiliyor. Bu kimyasallardan insan sağlığına zarar vermeyenleri tercih ediliyor şüphesiz. Ama yinede kimyasal maddenin adı bile ürkütmeye yetiyor bizleri. Bu endişeleri gidermek için organik ürünlerin kullanımı gündemden düşmüyor. Biber, salatalık, fındık derken organik balık ta yetiştiriliyor Türkiye `de. Balık üretimi tarımsal üretime benzemediğinden kendine özgü yetiştirme işlemleri bulunuyor. Su olmadan balık yetiştiriciliği yapılamıyor. Topraksız tarımı duymuşunuzdur ama susuz balıkçılığı hiç duymamışsınızdır. Balığın yetiştiği vazgeçilmez ortam su olduğu halde, üretim süreci bitmeden zorunlu olarak, kısa bir süre için de olsa, su dışına çıkardığımız olur.Balık neden Bayıltılır?Biz balık üretimiyle ilgilenenler, balıklarımızı bazı işlemler yapmak için suyun dışına almak zorundayız. Bunu yaparken balığımızın, yapılan işlemden sonra canlı kalmasını istiyorsak, onlara zarar vermemeliyiz. Doğal ortamının dışına çıkarılan balıklar çırpınır, sıkıca tutamazsak kaçar ve böylece bizim onun üzerinde yapacağımız işlemlere izin vermez. Bu nedenle balıktaki duyu alımı ve bilinç azaltılarak, refleks tepkileri yavaşlatılıp durdurulup, yapılacak müdahalenin kolaylaştırılması, yapılan işlemden canlının acı duymaması, metabolizma hızının yavaşlatılması için anestezi (bayıltma) uygulanır. Kısaca balıklarda hareketi azaltmak veya durdurarak, uygulanacak işlemleri daha kolay ve balığa zarar vermeden yapılması sağlanır.
15 Temmuz 2008 Salı
MENEKŞE
Menekşe, menekşegiller (Violaceae) familyasına bağlı Viola cinsini oluşturan çoğunlukla saksılarda yetiştirilen bitki türlerinin ortak adı. 400 ile 500 arası türü bulunmaktadır. Dünyanın bir çok yerinde yetişebilmekle beraber en çok kuzey yarımkürede yetişir. Ayrıca Hawai ve Güneydoğu Asya'da da yetişebilir. Doğada aydınlık, fakat gölgede ve nemli bölgelerde yetişir.Genellikle uzun ömürlü olabilen menekşe türü, bazen dönemlik de yaşayabilir. Yaprakları kalp şeklini andırır ve düzensiz, asimetrik (çarpık) çiçekleri bulunur. Bu çiçekleri menekşe familyasının içindeki türlerin ayırt edici özelliğidir. Çiçeklerinin rengi genellikle, çiçeğin adını verdiği menekşe rengindedir. Fakat mavi, sarı, beyaz, pembe ya da çok renkli açan türleri de bulunur. Çok bol çiçek açar, tüm bahar ve yaz döneminde çiçek açtığı görülebilir.Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/
Etiketler:
afrika menekşesi,
ebruli menekşe
5 Temmuz 2008 Cumartesi
kaktüs
Kaktüs, cins adı olmamasına rağmen, kaktüsgiller familyasını oluşturan gövdeleri etli, yassılaşmış ve sulu olan, yaprakları diken şeklini almış bütün çiçekli bitkilere verilen ortak addır.Genellikle çöllerde ve tropiklerde yaygınlardır. Sukkulent gövdeleri aynı zamanda özümleme görevini de yapar.Çölde yetişen Saguaro, en büyük kaktüslerden biridir. Yetişkinleri genellikle 12 metre boya ulaşır, nadiren de 15 metreyi aşanları bulunur.Kaktüsgillerin suya ihtiyaçları çok azdır. bolsulu ve çok yağışlı hava istemezler.Kaktüsler çok yağış ve su istemeyen bitkilerdir. Genellikle çöllerde ve sıcak iklimlerde yetişirler. Kökleri çok uzun ve kalındır. Bu özellikleri ve yapraklarının diken şeklinde olmaları, onları diğer bitkilerden ayırır. Kaktüslerin eni ve boyu iyi beslendiği takdirde oldukça uzun ve kalındır. Bazı kaktüslerin dikenleri zehirli olabileceği gibi, her şekilde deriye battığında ince dikenleri yüzünden çok can acıtırlar ve çıkarılmaları zordur.Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Kakt%C3%BCsgiller
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)